doTERRA'nın yağlarının çoğu organik sertifikalıdır, diğerleri ECOCERT'tir ve bazılarının sertifikası yoktur. Bunun nedeni, çok sayıda gelişmekte olan ülkeden kaynak sağlıyor olmamızdır. Sertifikasyon gereklilikleri ve bulunabilirliği ülkeden ülkeye değişmektedir. Bazı ülkelerde sertifika teklifleri bile yoktur.
Yağlarımızın organikten daha iyi olduğunu söylediğimizde, bunun nedeni her bir yağ partisindeki en küçük içeriği bile görebilme yeteneğine sahip olmamızdır. Uçucu yağda, bitkide hiçbir şey eklenmeden doğal olarak üretilmeyen herhangi bir şey varsa, reddedilir. Sertifikalı Saf Test Edilmiş Sınıf sürecimizin sevdiğim yanı da bu. Dünyanın en iyi analitik bilim insanlarıyla çalışıyoruz – hiçbir şey onlardan kaçamaz!

Bir uçucu yağın değeri, kendi kimyasından daha fazlasından kaynaklanır. Bu kimyanın nasıl geliştiği ve bitki içinde ne ölçüde evrimleştiği de diğer önemli hususlardır. Ayrıca, üretim süreçleri bazen optimal sağlık faydaları için gerekli olan ince ama kritik kimyasal bileşenleri iyileştirebilir veya azaltabilir. doTERRA için, kalite için en iyi uygulamaları belirleyen tek bir uzman veya tekil bir süreç değil, mümkün olan en iyi sonuçlar için birlikte çalışan uzmanları içeren çok yönlü bir işbirliği çabasıdır. Bu benzersiz ve ayırt edici yaklaşım, doTERRA'nın esansiyel yağlarımızda benzersiz kalite ve fayda sunmasını sağlar.

Bir uçucu yağın kimyasal bileşenleri, gıdalardaki makro besin maddelerine benzer. Tıpkı muzun fruktoz (şeker) bileşiminin anında enerji sağlaması ve belirli metabolik etkilere sahip olması gibi, Limonen bakımından zengin bir uçucu yağ da bağışıklık sisteminize güçlü bir destek sağlayabilir. Bir yağdaki kimyasal bileşenler, potansiyel faydalarını, hangi metabolitleri üreteceğini ve en iyi uygulama yollarını belirler.
Kimyagerler şimdiye kadar esansiyel yağlarda 3.000'den fazla farklı molekül tespit etmişlerdir. Karbon, hidrojen ve oksijen atomlarından oluşan bu bileşiklerin her birinin kendine özgü özellikleri vardır. Bu bileşikler, işlevlerine ve fizyolojik aktivitelerine atıfta bulunan kimyasal yapılarına göre kategorize edilir. Yüksek oranda terpen (“-ene” ile biten) içeren yağlar, yüksek oranda hidroksil alkol (“-ol” ile biten) veya fenol veya ester içeren yağlardan farklı özelliklere sahiptir ve bu nedenle farklı amaçlar için uygundur. Uçucu yağların kimyasal yapı taşlarına aşina olmak, herhangi bir kullanıcının aromaterapiyi daha güvenli ve etkili bir şekilde uygulamasını sağlar.

Baz yağ, uçucu yağları seyreltmek için kullanılan lipit bazlı bir maddedir.
En popüler baz yağlar üzüm çekirdeği, avokado ve badem yağı gibi saf bitkisel yağlardır; ancak en kolay bulunabilen baz yağlar oldukça çabuk bozulabilir. Ben fraksiyone hindistan cevizi yağını tercih ediyorum çünkü tüm sıcaklıklarda ve tüm ortamlarda stabil. Ayrıca aromatik değildir ve bu nedenle uçucu yağların aromatik özelliklerini değiştirmez. Birçok kişi yanlışlıkla baz yağ kullanmanın uçucu yağın etkinliğini azalttığına inanır, oysa aslında yağları seyreltmenin birçok faydası vardır. Seyreltme emilim yüzey alanını artırır, kuru cilt tarafından emilimi iyileştirir ve hassasiyetleri önler. Özellikle daha güçlü kimyaya sahip yağları kullanırken seyreltmek asla yanlış değildir. Ne zaman ve nasıl seyreltileceğini belirlemek, kullanım tercihlerine, yağ kimyasına ve kişisel duyarlılığa dayanması gereken kişisel bir karardır.

Birçokları için uçucu yağların değeri kişisel kullanımla anlaşılır ve onaylanır. Mesele hangi yağın kullanılacağı değil, nasıl ve ne kadar yağ kullanılacağının belirlenmesi olabilir. Üç temel kullanım yöntemi aromatik, topikal (cilt üzerinde) ve dahili uygulamayı içerir ve bunların hepsinin belgelenmiş bir faydası vardır. Bireysel tercih ve deneyim, kişisel ihtiyaçlarınızı karşılamak için en uygun uygulama yöntemini seçmenize yardımcı olacaktır. Kullanım modelleri farklılık gösterse de, tutarlı uygulamanın en etkili olduğunu gördüm. Uçucu yağları büyük miktarlarda ara sıra kullanmak yerine daha az miktarlarda ve gün boyunca daha sık kullanmanızı öneririm. Kullanım tutarlılığı, kalıcı bir etki sağlamaya yardımcı olacak ve maksimum fayda sağlayacaktır.

Uçucu yağlar ve bunların vücuttaki biyolojik aktiviteleri hakkında pek çok bilgi mevcuttur. Uçucu yağların fizyolojik mekanizmaları hakkında daha önce hiç olmadığı kadar çok şey biliyoruz. Uçucu yağların lipitte çözündüğünü ve bu nedenle cilt dokusu ve mukoza zarı tarafından kolayca emildiğini biliyoruz. Her bir uygulama yönteminin güvenliği ve etkinliği bilimsel kanıtlarla doğrulanmıştır. Bir uçucu yağın nasıl uygulanacağını belirlerken, yağların kullanıcı için rahat olan bir bağlamda kullanılması önemlidir. Etkiler belirli uygulama yöntemleriyle daha az belirgin olsa da, her uygulama yönteminin hem yerel hem de sistemik olarak güçlü faydaları vardır.

Uçucu yağları kullandığımızda sadece bedeni ya da zihni etkileyebileceğimiz ama her ikisini birden etkileyemeyeceğimiz yaygın bir yanlış varsayımdır. Gerçekte, vücudun bir sistemini etkilediğimizde, etkiler sistemik olarak yayılır. Vücudun duygusal kontrol merkezi olarak da bilinen limbik sistem, çevremizden çok kolay etkilendiği için aroma söz konusu olduğunda çok önemlidir. Tattıklarımız, gördüklerimiz, duyduklarımız ve özellikle de kokladıklarımız bu sistemi etkiler. Limbik sistemin bir parçası olan hipotalamus, limbik sistemi düzenlemenin yanı sıra vücuttaki nörokimyasal uyarımla doğrudan bağlantılara sahiptir. Yani Lavanta kokusunu içimize çekersek, bu sadece ruh halimizi sakinleştirmekle kalmayacak, aynı zamanda tüm vücuda fayda sağlayacaktır. Uçucu yağların etkilerinden faydalanmanın en hızlı yolu onları aromatik olarak kullanmaktır, ancak yağları nasıl uygularsak uygulayalım, etkileri geniş kapsamlı olacaktır.

Uçucu yağların en büyük avantajı, hamilelik de dahil olmak üzere hayatın her aşamasında güvenli ve etkili olmalarıdır. Birçok uçucu yağın hafif ve tahriş etmeyen doğası nedeniyle, şu anda güvenle kullanılabilirler. Hamilelik sırasında dikkat edilmesi gereken önemli bir husus, tüm vücut fonksiyonlarının sağlıklı bir şekilde desteklenmesidir. Frankincense hücresel fonksiyonu destekler ve genel sağlığı iyileştirir. * Deneyimlerime göre, Zencefil, Nane, Lavanta ve narenciye yağları mide bulantısı, duygusal dengesizlik ve diğer yaygın rahatsızlıklar gibi hamilelikle ilgili sorunları hafifletmeye yardımcı olabilir. * Hamilelik sırasında birçok kadının özellikle hassas olduğunu unutmamak da önemlidir. Bu artan hassasiyetleri karşılamak için miktar, uygulama yöntemleri veya seyreltme oranlarının ayarlanması gerekebilir.

Uçucu yağları kimyalarındaki farklılıklara göre sınıflandırabildiğimiz gibi, aromalarına göre de kategorize edebiliriz. Üç ana aroma grubu vardır: sakinleştirici/ yatıştırıcı yağlar, uyarıcı yağlar ve topraklayıcı/ dengeleyici yağlar. Ancak ilginç olan şu ki aromayı kimyadan ayıramayız. Uyarıcı olan yağlara baktığımızda, bu yağların vücudu sistemik olarak etkilemesini sağlayan aroma ve kimya arasındaki etkileşimi gözlemleriz.
Kış aylarında uyarıcı bir yağ yaymak ruh halini iyileştirebilir ve diğer vücut sistemleri için de uyarıcı olabilir. Bu kategoriye giren uçucu yağlar Fesleğen, Limon otu, Nane, Okaliptüs ve tüm narenciye yağları gibi farklı üst notalara sahip olanlardır. En sevdiğim kombinasyonlardan biri Nane ile karıştırılmış Yabani Portakal. Bu yağlar en etkili şekilde difüzörde veya cilde uygulanarak kullanılır.

Alerji, bağışıklık sisteminin bir maddeyi zararlı olarak yanlış tanımlaması ve onunla savaşmak için antikorlar oluşturması sonucu ortaya çıkar ve çeşitli yan etkilere neden olur. Bir bitkiye karşı alerjik reaksiyon, bitkinin protein içeren maddelerinden (yani gerçek tohum, yaprak veya meyve) kaynaklanır. Saf uçucu yağlar, alerjilerin ana nedeni olan bu kompleks molekülleri içermez. Alerjik bir reaksiyon olasılığı düşük olsa da bu, esansiyel yağların sorumsuzca ve risksiz bir şekilde kullanılabileceği anlamına gelmez. Bir uçucu yağın doğru kullanımını anlamak, koşullar ne olursa olsun her zaman tavsiye edilir. Hassasiyetler veya diğer tedavi planlarıyla etkileşimler konusunda endişeleriniz varsa, ek rehberlik için doktorunuza veya sağlık uzmanınıza danışın.